İlhan Berk severmiş otları, ağaçları, börtü böceği, dağları, keçiyolunu, kayaları. Elmayı güneşte yüzdürür, yağmuru kalbinden öper, güle adres sorar, ormanın büyüdüğünü duyar, dağları dolaşmaya çıkar sırf bunlar için de, "Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum" der sonra. Şiir yazar, ayrıkotu, defne, ayva, çiğdem, karanfil, lale ve fesleğen için. Suyu çok sever sonra, otların suyu büyüttüğüne inanır çocuk gibi... Ondandır işte, fesleğene; "sen varken karanlık bilmez/hiçbir su/hiçbir su/kaybolmaz." dediği gibi, her zaman suya en yakın yerde yeşeren, nehrin ağzında duran, ona sırdaş, o kadar yakın eğreltiotunu çok sever.
"Nehirlerin ağzında eğrelti otu adım."
Eleştirel,
Tabii bunun yanıtı sadece şairde, benimkiler bu gibi sanrılar ve gevezelikler olabilir ancak.
Şair olduğu için inandı eğreltiotuna. Börtü böceğe şairler inanır, "normal" insanlar değil! Ne mutlu "normal" olmayan insanlara -ki deminki cümleden de anlaşılabileceği üzere bunlar şairlerdir.
Şairin biri de, bir gün, asma yapraklarının arasından başını uzatmış, minicik, yaramaz bir boncuk fasulyeyle göz göze geldim diye herşeyi unutup sevinçten havalara uçar...
Yav bu arkadaş zaman zaman o dediğiniz şair adına da konuşuyor. Kendinde o hakkı nereden görüyor idiyse artık... Yoksa haşa yani, şairleri tanımamak ve siz... olur mu hiç.
Şiir yormak zordur. Yormak kelimesini yorumlamak anlamında söylüyorum. Ama ilk anlmıyla algılansa da olur. Şairler otlarla, otlar şairlerle haşır neşir oldukça şairler otlara, otlar şairlere benzemeye başlar; her ikisi de dünyanın anlamını aşmıştır artık. Anlamötesidirler, yorarlar, yorulurlar ve kolay kolay da yorumlanamazlar, yorumlanmak da istemezler hem; yorumlamak biraz da indirgemektir ve indirgenmek kadar bir şairi ve bir otu rahatsız edecek ne olabilir ki.
Onun için, bir şairle bir eğreltiotu arasındaki konuşmaya kulak verildiğinde kulağınızda hafif bir yanma olur.
Metin Bey epey bir süre daha "Yeraltından Notlar" türküsü çığıracak maalesef efenim. Godot için de, çok sevdiği kuzey cazı tarzında bir beste yapacak. Bir süre daha onun sadık bendesi olmayı sürdüreceğim ben de...
Asıl siz nerelerdesiniz. Yani yok olmasak, yağmur yağıp seller basmasa sesinizi duymayacağız.
İstanbul'ları basan şeyde hiç suçum günahım yoktur, hatta tanrının bile yoktur. Sadece, nehir kendine ait olanı, yatağını geri istiyor zorbalardan, diyim ukala ukala:)
Sevgili Büyük Dost bizim buralarda durum biraz cennete yakın gibi. istemem şırıl şırıl akan sular, bal-börek hurma-çörek yemeler, hatta sarışın huriler bile umurumda değil inanın ki sevgili kardeşler.
Akor basma eğitiminde oğlum(uz)la doğaçlama yarış halinde olmaktan başka suçumuz yok. Önümüzdeki ilk baharda yargılanmayı taahhüt (sözveri) ediyorum bu alanda:)
"Sevgili Zeynep" (artık izinsiz, adını yalın ve saf olarak zikrediyorum; önseziyle hoşgörüne güvenerek).
Tam bir yıl önce kaybettik.
YanıtlaSilhttp://www.ntvmsnbc.com/id/24994612/
Niye "eğreltiotu"?
YanıtlaSilhoşçakal demiş eğrelti otu,
YanıtlaSiltam bir yıl önce
"Çıt" demiş.
Furkan, bize aynı yeryüzünü paylaşma heyecanını yaşatan gerçek şairler ne kadar az kaldı kimbilir. Evet çabucak bir yıl geçivermiş.
YanıtlaSilİlhan Berk severmiş otları, ağaçları, börtü böceği, dağları, keçiyolunu, kayaları. Elmayı güneşte yüzdürür, yağmuru kalbinden öper, güle adres sorar, ormanın büyüdüğünü duyar, dağları dolaşmaya çıkar sırf bunlar için de, "Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum" der sonra. Şiir yazar, ayrıkotu, defne, ayva, çiğdem, karanfil, lale ve fesleğen için. Suyu çok sever sonra, otların suyu büyüttüğüne inanır çocuk gibi... Ondandır işte, fesleğene; "sen varken karanlık bilmez/hiçbir su/hiçbir su/kaybolmaz." dediği gibi, her zaman suya en yakın yerde yeşeren, nehrin ağzında duran, ona sırdaş, o kadar yakın eğreltiotunu çok sever.
YanıtlaSil"Nehirlerin ağzında
eğrelti otu
adım."
Eleştirel,
Tabii bunun yanıtı sadece şairde, benimkiler bu gibi sanrılar ve gevezelikler olabilir ancak.
Zihni Bey,
YanıtlaSilBu ses, bu "çıt", hayat inceldiği yerden kopuvermiş gibi... Sonunda "ama hayır!" diye itiraz da etmişti gerçi.
sen gitmedin ki dedi yanımdan, eğreltiotu, şaire
YanıtlaSilHafif Abi'm,
YanıtlaSilİnandı di mi şair yine, eğreltiotuna. Ayrıkotu "canım sıkılıyor" dediğinde de inanmıştı da hatta özür dilemişti.
Şair olduğu için inandı eğreltiotuna. Börtü böceğe şairler inanır, "normal" insanlar değil! Ne mutlu "normal" olmayan insanlara -ki deminki cümleden de anlaşılabileceği üzere bunlar şairlerdir.
YanıtlaSilŞairin biri de, bir gün, asma yapraklarının arasından başını uzatmış, minicik, yaramaz bir boncuk fasulyeyle göz göze geldim diye herşeyi unutup sevinçten havalara uçar...
YanıtlaSilYanlışınız var efenim. Şair değil o. Lugat müellifi.
YanıtlaSilAşkolsun! Ben şairleri tanımam demek istiyorsunuz yani.
YanıtlaSilYav bu arkadaş zaman zaman o dediğiniz şair adına da konuşuyor. Kendinde o hakkı nereden görüyor idiyse artık... Yoksa haşa yani, şairleri tanımamak ve siz... olur mu hiç.
YanıtlaSil"bir egreltiotuyum ben anadoluda yasaya" diye dizeleri de vardi yanlis hatirlamiyorsam....siiri bulamadim....
YanıtlaSilSagol Zeynep. ne guzel aciklamissin...
YanıtlaSilŞimdi anladım, anlayabildim ben eğreltiotunu, şimdi... Ne demek istediğini, ne yapmaya çalıştığını... Şimdi...
YanıtlaSilAh sevgili İlhan Berk...
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilŞiir yormak zordur. Yormak kelimesini yorumlamak anlamında söylüyorum. Ama ilk anlmıyla algılansa da olur. Şairler otlarla, otlar şairlerle haşır neşir oldukça şairler otlara, otlar şairlere benzemeye başlar; her ikisi de dünyanın anlamını aşmıştır artık. Anlamötesidirler, yorarlar, yorulurlar ve kolay kolay da yorumlanamazlar, yorumlanmak da istemezler hem; yorumlamak biraz da indirgemektir ve indirgenmek kadar bir şairi ve bir otu rahatsız edecek ne olabilir ki.
YanıtlaSilOnun için, bir şairle bir eğreltiotu arasındaki konuşmaya kulak verildiğinde kulağınızda hafif bir yanma olur.
Filan işte.
Ne bileyim.
Metin Bey,
YanıtlaSilAnlamalı ama, yormamalı/yorumlamamalı, sözcüklere dökmemeli değil mi, ne kadar haklısınız! Öyle uzaktan sevgiyle dinlemeli şairleri ve otları...
Hayır hayır, "uzaktan" değil...
YanıtlaSil"Uzaktan" dinlememeli... Yanlış bir çıkarımda bulunmuşsunuz.
YanıtlaSilYine yanlış imzayla gitti yorumlarım, pardon.
YanıtlaSilBu yanlış imza olayı çok hoşuma gitti benim:)
YanıtlaSilMetin Bey epey bir süre daha "Yeraltından Notlar" türküsü çığıracak maalesef efenim. Godot için de, çok sevdiği kuzey cazı tarzında bir beste yapacak. Bir süre daha onun sadık bendesi olmayı sürdüreceğim ben de...
YanıtlaSil"eğrelti otu" susuzluktan ölmek üzere
YanıtlaSilnerdesiniz-nerdeyiz?!?!?!!,.:,;-)(
bu yüzden istanbulları su bastı ya!
meteorolojik bir uyarı olsun Sevgili Zeynep'e:)
Sizin oralarda hal vaziyet nasıl Zihni Beyciğim?
YanıtlaSilSevgili Zihni Bey,
YanıtlaSilAsıl siz nerelerdesiniz. Yani yok olmasak, yağmur yağıp seller basmasa sesinizi duymayacağız.
İstanbul'ları basan şeyde hiç suçum günahım yoktur, hatta tanrının bile yoktur. Sadece, nehir kendine ait olanı, yatağını geri istiyor zorbalardan, diyim ukala ukala:)
Hafif Abi'min de dediği gibi, sizin oralarda durum iyidir umarım.
YanıtlaSilSevgili Büyük Dost
YanıtlaSilbizim buralarda durum biraz cennete yakın gibi.
istemem şırıl şırıl akan sular,
bal-börek hurma-çörek yemeler,
hatta sarışın huriler bile umurumda değil inanın ki sevgili kardeşler.
Akor basma eğitiminde oğlum(uz)la doğaçlama yarış halinde olmaktan başka suçumuz yok. Önümüzdeki ilk baharda yargılanmayı taahhüt (sözveri) ediyorum bu alanda:)
"Sevgili Zeynep" (artık izinsiz, adını yalın ve saf olarak zikrediyorum; önseziyle hoşgörüne güvenerek).
Önseziniz bundan nasıl mutlu olacağımı da fısıldamıştır zaten:)
YanıtlaSilİlkbahara çok var, ama n'apalım artık, hem beklemeye değer.
Sevgiler.