16.12.2008

Bayan Oblomov'dan...



"Bak: "En çok seni seviyorum" diyorum, ama gerçek sevgi bu değil belki, "Sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla" dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki."

"Her tarafa ‘Milena’ yazdım, yazmayı bildiğim tek kelime bu ve ben büyük bir coşku ile bunu herkese göstermek istiyorum. Hasta olduğum için “6 ay boyunca dinlen, günlerini boş geçirmeye bak” diyorlar. Oysa bu altı ayın sadece 4 günü izin veriyorlar mutluluğa. Hala hastaysam suç bende mi peki? "

"İstasyonda bana bakan yüzünü düşündüm. Unutamayacağım bir doğa olayıydı bu."

"Bana her gün yazma demiştim dünkü mektubumda, bugün de aynı şeyi istiyorum senden, bu ikimiz için de daha iyi olur, hem bugün daha da direniyorum bu isteğimde -ama ne olursun Milena, sen kulak asma bana, yine hergün yaz bana, kısacık da olsa yaz, bugünkü mektubundan daha da kısa olsa iki satır ya da bir satır, bir sözcük olsun yaz Milena... Korkunç acılara boyun eğmek zorunda kalırım tek sözcüğünden yoksun olursam."

"Durumumuz aşağı yukarı şöyle: Ben, bir yerlerde, pis bir çukurda yaşayan (çukurun pisliği benim orada oluşumdan) ormanları tanımayan yabani bir hayvandım. Birden seni gördüm ışıklar içinde, aydınlıkta, o güne kadar gördüğüm en güzel şeyi, seni: Unuttum olup bitenleri, kendimi unuttum kalktım ayağa sana yöneldim..."

"Seni gördüm düşümde bu sabah yine. Yanyana oturuyoruz... Sen itiyorsun beni, ama kızmadan, gülerek. Üzülüyorum, ittiğin için değil, seni itmeye zorlayan davranışıma üzülüyorum. Sızlanmayan, yakınmayan, herhangi bir kadına davranır gibi davranıyorum sana; sessizliğinin ardındaki sesi -hem de bana seslenen sesi- duymadığıma üzülüyorum. Duyamadım mı dersin? Duymuş da olsam, karşılık veremedim ya! İlk düşümden daha perişan daha kötü ayrıldım yanından. Bir yerde okumuş olacağım, buna benzer bir olay geldi aklıma:


"Âteşten örülmüş uzun alevlerdir sevgilim,
dolaşır yeryüzünü, sarar beni.
Ama sardıklarını değil,
görmesini bilenleri sürükler ardından..."


Senin

(Adımı da yitirdim!
Küçüle küçüle "senin" kaldı yalnız.)"*




Sevgili Ekmekçikız'la, hani şu -kesinlikle çok sevdiğim- yazarının, "Aşk Romanı"m diye bizi heyecanlandırıp, ve dahi şartlandırıp, sonra hayal kırıklığına uğrattığı kitabı aynı anda okurken, aramızda; bloga geri dönme, mimlenme, hatta ilk blog konusunun aşk romanları olması gibi bir muhabbet geçmişti de, bendeniz, üzerinize afiyet, ruhumu sarıp sarmalayıp bırakmayan Oblomov'luk temayülü ile bunca zamandır öteleyip durmuştum. İşte yukarıdaki satırlar, benim hayatta en sevdiğim ve bundan sonra da en seveceğim aşk romanıma ait. Ama bir dakika, bu zaten bir roman değil ve bence "Aşk Romanı" diye bir kategorizasyon da olamaz, bunu, -çok sevgili de olsa- bir yazar okurlarına yapmışsa, okurcuğuda bu durumu zaten işte böyle tınlamaz. Kitaplarda ruh titreşimlerimizle algıladığımız aşklar, aşıklar olur ancak. Tabii konuyu, aslında hiçbir şeyin romanı olmaz, dahası, söz yoktur, biz yokuz, DNA'larımıza kodlanmış duygularımızın yanılsamaları, zevzeklikleri vardıra kadar götürmekte mümkün:)

Ayrıca, belirtmeden geçemeyeceğim, güncelliğini yitirmiş bir konudan bahsetmek hiç de fena bir duygu değilmiş:) Buna neden olduğu için Sevgili Ekmekçikız'a çok teşekkür ediyorum. Ve elbette güzel varlığı için de..."İyi ki doğdu!"

(*) Milena'ya Mektuplar - F. Kafka

11 yorum:

  1. Zeynepciğim,

    İyi ki ısrar etmiş, "ne zaman, ne zaman?" diye söylenmişim de yazmaya tam da söz verdiğin gibi başlamışsın.

    Gerçi, "intihar etmiş blog"un bizce görülemiyor. Umarım, o da bir gün aniden veya zaman içinde yavaş yavaş günışığına çıkar.:)

    Alıntı yaptığın metni ilk kez okudum ve çok etkilendim. Böylece, yazmaya başlaman, somut bir iyilik sağlıyor; diğerlerine biraz daha ışık.:))

    Bir de yazının son cümlesi var ki, havalara uçmama neden oldu. Çok teşekkür ederim, çok! :)))

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Ekmekçikız, hoşgeldin!

    Ah evet! Jim Morrison'ın izinden giden eski blogum. Aslında yeniden doğsun ben de isterdim ama, o günkü ve aslında hala devam eden acemiliğimle, ne yedeklemeyi ne de geri döndürmeyi başarabilirdim:) İçinde, uzay boşluğuna dağılıp gitmesine üzüldüğüm bir veya en fazla iki yazım ve asıl çok değer verdiğim yorumlar vardı. Hele Metin Bey'in öyle bir "balıkçı merhaba"sı vardı ki, görmeni isterdim.

    Neyse...Yeni başlangıçlar her zaman heyecan ve enerji verir.

    Ve güzel sözlerin için çok teşekkür ederim. Burada olduğun için çok mutluyum. Yazımın son cümlesine gelince, yürektendi, dua gibi bir şeydi...

    YanıtlaSil
  3. Ümitsizce dördüncü deneme... Bu kez de yorum giremezsem Blogspot'un bana garezi var demektir!

    YanıtlaSil
  4. Aaaa! Başardım! Ba-şar-dım!!!

    YanıtlaSil
  5. Bugün benim için çok telaşlı bir gün olacaksa da gün güzel başladı böylelikle... Teşekkür ederim.

    İyi ki döndünüz. Ne iyi ettiniz! Bir daha gitmeyin, kaybolmayın lütfen Zeynep Hanım.

    YanıtlaSil
  6. Metin Bey hoşgeldiniz!

    Sorunun çözülmesine çok sevindim. Eğer devam ederse de dert değil, Wordpress'e taşınıveririm olur biter:)

    Gününüzün devamı da güzel ve kolay geçsin. Teşekkür ederim. Bir daha kaybolmamaya çalışacağım...

    YanıtlaSil
  7. sevgili zeynep merhabalar,

    cok güzel baslamissin, acilisa yetisebildiysem, hayirli ugurlu olsun diyeyim ilk olarak.....kimbilir nasildi duydugun "neyse".....incelikli ve derinden oldugu belli....ki seni onun icin ses vermeye getirmis.....neyse artik, deyip devam etmek üzere.....

    iyilikler.sevgiler.

    YanıtlaSil
  8. Merhaba Sevgili Kaçak,

    Hoşgeldin. Burada olman çok güzel, teşekkür ederim.

    Hani bazen bir kelime, herhangi bir zamanda, bir yerde söylendiğinde; sıradan, bazen müstehzi, bazen geçiştirici, bazen de sitem yüklenen bir sözcükken; zamansız, mekansız bir anda işte böyle söylenenin içine işleyip, bir esine dönüşüverir ya...Ve söyleyen yorgundur belki, ama öyle bir tonlama yapar ki, söyleyecekleri ciltlere sığmayacak şeylerken bir "neyse..."ye sığıverir. Söylenen kişi, o bir tek sözcüğü oku oku bitiremez hatta. Bilirsin...

    Güzel dileklerin için ayrıca teşekkürler.

    YanıtlaSil
  9. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  10. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  11. Pardon,

    Uzun zamandır bakmamışım oraya...

    Malum, başlık bile yapmışım burada; "Bayan Oblomov işte:)

    YanıtlaSil