"Yıkayamam fakat kederli satırları."* ama yine de yaşamak, yazmak, okumak, unutmak, beynine kazımak, dirilmek, ölmek, neşelenmek bazen, ama asla ümidini kaybetmemek istiyor insan. Çaresizliğin en acımasızını yaşasak ve Gazze giderek daha çok canımızı acıtsa da, zaman hükmünü sürmeye devam ediyor.
Gece, okurken uykuya dalıvermemi kolaylaştıracak bir şiir kitabı ararken, elim çok sevgili bir adamın kitabının üstünde takılı kaldı. Tam da bu sıralar sık sık akla gelen bir isim, Edward Said. Yaz aylarında okuduğum bu müzikal kitaba, yeniden, ama bu kez farklı bir gözle ve beni oku diyen satırları, önceden aşina olmanın kurnazlığıyla yakalayarak çok hızlı bir okuma yaptım.
"Müzikal Nakışlar" Türkçe'ye Gül Çağlar Güven tarafından çevrilmiş. Akademisyen, yazar, yirminci asrın en etkileyici entelektüellerinden biri ve iyi bir piyanist olan Said, kitabı üç seminerinin içeriğinden oluşturmuş. Said seminerlerinde fikirlerini müzik kayıtları ve bazen de piyano pasajlarıyla desteklediğini yazıyor. Okuyucu için imkansız olan bu durumu, sanırım kısmen de olsa yaşatabilmek için, Beethoven, Brahms ve Wagner gibi bestecilerin eserlerinden nota örnekleri vermiş. Ama bu kadarı bile benim için imkansız.
Günümüzde büyük besteci ve icracı çıkmamasından yakınıyor, müzik dinleyicisi içinse; -Adorno'nun düşüncelerine ilaveten- negatif görüş bildiriyor, dinleyicinin performansa katılım konusunda donanımsız oluşu gibi...Klasik müziğin toplumsal tabakalara burjuva tarafa baskın yansımasından bahsederken; "Çünkü proletarya, kendisini müzikal bir özne olarak oluşturma durumuna asla formüle edemedi veya proletaryanın bunu yapmasına izin verilmedi." demiş. Kitabın bu bölümünde, bence edebi ve çok hoş bir tesbitte de bulunmuş, "Aslına bakılırsa iyi müzisyenlerin çoğunun parmak uçlarında, dudaklarında ya da yüreklerinde, elleriyle icra ettiklerinden çok daha fazla müzik var."
Kitabın "Müzikte ihtilalci unsurlar" bölümününde, gündem nedeniyle bu defa çok ilgimi çeken yerler takıldı gözüme. Mesela Wagner'in anti-Semitist tutumu yalnızca siyasal değil, entelektüel anlamda da çok şiddetli bir muhalefetle karşılanmış. Nazizmin yükselişinden yıllar önce ölmesi bile bunu değiştirmeye yetmemiş. Said buna örnek vererek; Zubin Mehta'nın yakın geçmişteki tek bir performansı hariç "Wagner İsrail'de icra edilemez, aslına bakılırsa, icra edilmesi yasaktır" diyor. Müziğin toplumsal ve siyasal baskılardan etkilenişimine ve asıl, siyasal çifte standartlara bazı örnekler vermiş. Mesela, Lenni Brener'in yayınladığı "Zionizm in the age of the dictators" İsrail yetkilileri ve Üçüncü Reich arasındaki gizli ilişkileri anlatırken beklenen tepkiyi almaz, ama aynı ilişkilerin anlatıldığı sanatsal bir yapıt, Jim Allen'ın aynı konuda sahnelediği tiyatro oyunu "Perdition" yasaklanır ve Salman Rüşdi'yi savunan entelektüellerin yok denecek kadar azı Allen'ın yanında yer alır.
Son bölüm benim gibi sığ bir müzik dinleyicisine, anlayamacağı kadar ağır gelse de, başlığı çok hoşuma gitti. "Melodi Yalnızlık ve Onaylama." Bu bölümde çok hoşuma giden bir de itirafı var; "Ne zaman ki son yıllarda Arap kültürüne yeniden ilgi duymaya başladım, onu (Ümmü Gülsüm'ü)yeniden keşfettim."
* A. Puşkin
Zeynepcim,
YanıtlaSilSadece bizim yaşadığımız coğrafyada mı, yoksa yaygın olarak mı bu durum var, bilemiyorum da, (astrologlara bakarsan, gökyüzü böyle buyuruyor) son zamanlarda, kendi öz varlıklarının kadrini bilme, yeniden keşfetme, ağırlıklı bir davranış biçimi oldu, düşüncesindeyim.
E. Said'in benim de beğendiğim cümlesi bunun sonucu mu acaba?
Aklıma geldi.
YanıtlaSilBir arkadaşım, bir Irak'lı müzisyenin udla icra edilen bir musikisinden sözetti, bir türlü bulamadım.
Sen bilir misin?
Nedim Shamma
The Silent Night of Baghdat
Sevgili Ekmekçikız'cım,
YanıtlaSilBu durum sanırım küreselleşen ve çoğunluğumuzun gözünde Amerika tarafından temsil edilen olguya karşı bir mide bulantısıyla gelişen, inatlaşma, savunma şekli. Giderek daha çok insanın kimliğini onaylatmaya ve kökenine geri dönüp bakmaya başladığını -sadece bizde değil dünyada da-
görüyoruz. Edward Said aslında bunu onaylamıyor. Sadece kendine dair ironik bir itirafla durum tesbiti yapmış.
Bana gelince:) Dünyaya, insanlara bakışım, müziğe de yansıyor. "Öteki"ne hep ilgi duyuyorum, bana benzemeyene. 6 aydır dünya kadar etnik müzik örneği dinledim mesela. Bu sıralar malum nedenle, Arap müziğiyle pek bi samimiyim. Yalnız senin söylediğin Nedim Shamma'yı ilk kez duydum, kaçırmışım:) Ama bir şeyler bulursam hemen haber verecem, sen de lütfen.