Kısacık blog hayatımın üçüncü "mim"ine maruz kalmış bulunmaktayım. İlki Sevgili Metin Bey'den "kahve" konulu bir yazıydı. Ama, aslında pek de tanımadığım blog aleminde gördüğümden biraz farklıydı, zira yazım onun malikanesinde yayınlanmış ve bu durum beni feci halde heyecanlandırmıştı. İkincisi yine bu gibi, Sevgili Ekmekçikız'ın "aşk romanları" konulu "mim"iydi. Ve bu mim, aynı zamanda blogumun ilk yazısına neden oldu.
Bu sıralar en yakınımdaki kitabın, 161. sayfasının 5. cümlesi mi demiştiniz. Aynı anda iki kitap okuyor olduğum için, işte buyrun;
"Azrail'e can teslim etmek kolay mı?"*
"Ve siz, bayım, hiç durmadan seyahat mi edersiniz?"**
*Kadından kentler - Murathan Mungan, Metis yayınları.
**Faust - Goethe, I. cilt, çev: Genç Osman Yavaş, Bordo&Siyah.
Kadından Kentler, ülkenin başka başka şehirlerinden, çok farklı, ama bir o kadar da tanıdık kadın hikayelerinin anlatıldığı bir kitap. Alıntıladığım cümle, yazarın; "Dünya onu şaşırtacak bir yer olmaktan çoktan çıkmış gibi, hayata vereceği cevaplar her zaman hazırdı." diye tanımladığı Hayat Hanım'ın hikayesinden...
Diğeri, özleyip yeniden, gayet hazlı ve de hızlı bir okuma yaptığım, ama aksine bazı bölümlerinde fazlaca oyalandığım, malumu olduğunuz edebi bir şaheserden. "Bahçe" sahnesi, bu soruyu soran Marthe'ye Mefistofeles'in şu yanıtıyla devam eder;
"Ah, işte iş ve vazifedir bizi buna zorlayan!
Ne acılarla kimi yerleri terk ederiz,
ve yoktur asla kalmanın olanağı!"
Ne acılarla terkedemeyiz kimi yerleri
YanıtlaSilve yoktur asla kalmanın olanağı!
Aman deyim!
YanıtlaSilSiz iki dost da beni kara deliklere düşürüreyazıyorsunuz.
Amma, ben ne yapıyorum?
Zıplayıp zıplayıp kaçıyorum.
:)
Sululuk için af diliyorum.
Ve, Zeynepcim çok teşekkür ediyorum.
"Ne acılarla terkedemeyiz kimi yerleri"
YanıtlaSilMetin Bey, bu şekli daha sızılı geldi bana da.
Rica ederim Sevgili Ekmekçikız'cım, ben teşekkür ederim. Bu mim denen olay aslında insanı kasım kasım kastıran bir durum, yazacağın varsa da uçup gidiyor, ama dostlardan gelince işte böyle zevke dönüşüveriyor.
YanıtlaSilYalnız unutmadan bir şey sorabilir miyim? Hatta sordum bile. Şimdi ben bu mimi beş kişiye dağıtmasam, hatta hiçkimseye dağıtmasam üç vakte kadar evim yanar mı, başıma felaketler gelir mi? Hı?
YanıtlaSil:)
Heeç bişeycikler olmaz, yüreğini serin tut Zeynepcim. :))
YanıtlaSilBi başka mim dalgasında bir blog arkadaşım, "bugün ders bitti, hadi dağılın, kimseyi mimlemiyorum" demişti. Hatırladıkça hâlâ gülerim.
Bir de, ciddiyetimi takınıp şunu söyleyeyim:
Metin Bey'in farklı yazdığı dokunaklı cümleciğin devamında "ve yoktur asla kalmanın olanağı!" deniyor. Yaa!
Bu cümleden esinlenerek derim ki, bulunulan noktadan başımızı kaldırıp sadece ileriye değil, etrafa bakmak bile bazen insana kapılar açar.