zincirleme...
h e y k e l l e r i s e v m e m h e y k e l t r a ş l a r y ü z ü n d e n h e y k e l t r a ş l a r d a n h i ç h o ş l a n m a m r o d i n y ü z ü n d e n r o d i n' d e n v e k a h r o l a s ı d e h a s ı n d a n n e f r e t e d e r i m c a m i l l e y ü z ü n d e n c a m i l l e c l a u d e l' e y a p t ı ğ ı k ö t ü l ü k l e r y ü z ü n d e n.
Heykel: Camille Claudel - Umutsuzluk içinde kıvranan Claudel, Rodin'le ayrılığını bu eserinde anlatır. Kendini diz çökmüş, ellerini yalvararak Rodin'e uzatmış, Rodin'i ise Berout’ye sarılmış uzaklaşmaya çalışırken betimler...
Bir boşluğa yontulur heykeller ve bir boşluğu azaltırlar. Bilmezler halbuki, içlerinde saklıdır boşluğun ta kendisi. Boşluk boşlukla tutuşur, yanar, boşluk olur. Heykele can veren el, kopmuştur boşluğa. Boşluktan kopmuştur. Boşluğa dönüşmüştür. Yontan, yontulur.
YanıtlaSil"Zaten üşütüktüm ben, Rodin de kimmiş!.."
...
Camille Claudel'in filmini izlediydim yıllar önce...
YanıtlaSilRodin deyince hep aklıma Camill Claudel ve Camille Claudel deyince hem Rodin hem de gerçeküstücüleri eşcinsellikle suçlayan fakat onlarca gerçeküstücü sanatçının imzaladığı bir bildiriyle itin g.tüne sokulan Camill'in küçük kardeşi Paul Claudel geliyor...
Kendini tanrı sanan erkeklerin yanaklarından bir makas alıp, kıçlarına tekmeyi basmak belki de davranışların en doğrusu olurdu...
Ama tabi o kadar basit değil mesele değil mi?...
Zeynepcim,
YanıtlaSilYıllar önceydi, Camille Claudell'i anlatan kitabı okumuştum. Aynen, yukarda yazdığın satırlardaki düşüncelerini, duygularını yaşamıştım. İçim Rodin'e karşı öfkeyle dolmuştu.
Sonra, Paris'te Rodin heykellerini gördüm. Onlara hayran kaldım. Mesela Porte de l'Enfer(Cehenem Kapısı) karşısında sarsıldığımı hatırlıyorum.
O ikisinin yaşadıklarının sadece kendilerini ilgilendiren bir kavga olmayıp, kısmen yaşadıkları çağın getirdiği, kadın olmanın, özellikle de sanatçı kadın olmanın -ki bu kişi heykelle uğraşıyor üstelik- sorunlarının yükünü de taşıdığını düşünüyorum.
Belki de, o yaşananlar bu eserleri bugüne dek böylesine canlı algılanır halde bıraktı. Bilemiyorum...
aşk sevginin,
YanıtlaSilkuruntu "gurur"un ekşimiş hali;
Camille'in aşkı rodin'in kuruntusu.....
aşk ile gurur yan yana, iç içe durur mu?
durmaz diyolar.
Rodin'inki kuruntu mu, rose'ye sadakat mi? o da bilinmiyor.
Gel işin içinden çık:)
Rodin'in yerinde olmak çok zor ama, olsaydım eğer, öne doğru eğilerek ağırlığımı ileriye hamle olarak kullanmazdım, boşluğa uzatılan sağ elimi Rose'ye, sol elimi Camille'ye, bedenimi yer çekimine terkeder, orada ölmeyi beklerdim. Ölümüm karşısında (muhtemelen) biri bırardı beni.
ölüme de kimin sahip çıktığı, yaşayanlar için "etik değerin" ölçüsü olarak kalırdı.
Rodin kesinlikle lanetli biri! O günden beri yatak-döşek yatıyorum hastalıktan...
YanıtlaSilZaten ben Camille'e inandım, hep onun tarafını tuttum. Şimdi şüphem kalmadı. Şayet Rodin'in lanetinden kurtulup dönebilirsem, görüşürüz sevgili arkadaşlar:)
Ahh canım, geçmişler olsun!
YanıtlaSilTez zamanda iyileşmeni dilerim. O Rodin'in değil, grip virüsünün laneti olsa gerek. Bir önce kurtulmanı dilerim.
Sevgiler.
Camille'in gözyaşlarıdır olsa olsa sizin grip akıntılarınız... Geçmiş olsun Zeynep Hanım.
YanıtlaSil(Bu mevsimde olsa olsa grip olunur. O da fena olunur yani.)
YanıtlaSilcok gecmis olsun sevgili zeynep....
YanıtlaSilthis is dangerous...
YanıtlaSilHepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Güzel yorumlarınız ve iyilik dilekleriniz için...
YanıtlaSilFeelozof bence de, hem tehlikeli hem de netameli konular bunlar.
YanıtlaSilBir de; Hoşgeldiniz:)
Metin Bey,
YanıtlaSilRodin "ben sadece taştaki fazlalıkları atıyorum" diyebilecek güç ve dehada bir adam... Dünyanın bütün taşlarını yontarken, Claudel'in ince ruhunu yontamamış bir tek...
Cüneyt,
YanıtlaSilCamille'in en büyük hayranının ve 30 yıl süren akıl hastanesi mahkumiyetinde ona destek olan tek kişinin kardeşi Paul olduğunu yazılır hep. Ama ben, tutucu Paul Claudel'in hem çok sevdiği Camille için üzülüp, bi yandan da, onun tanrı-erkek çağlarının kadın rolüne uymayan o dikbaşlılığının bu şekilde dört duvar altında güvende tutulmasından memnun olduğuna eminim...
Ve evet söylenen, yazılan, belki pek çoğu müphem onca şey bir yana, bu heykel(L'age mur) işin aslını, Camille'in elinden yeterince etkili anlatıyor.
Ekmekçikızcım,
YanıtlaSilRodin kuşkusuz büyük bir deha, hayranlık verici o en büyük eserlerinin pek çoğunu, Camille'le birlikte olduğu dönemde yaptığı da bir gerçek. Ortada sadece duygusal çalkatılar değil, aynı zamanda sıkı da bir mesleki rekabet var. Sadece o çağa ait bir psikoz olduğundan emin değilim*, en büyük olma yarışında elbette kadın sanatçı bir şekilde devre dışı bırakılır...
Zihni Bey,
YanıtlaSilHeykel çok şey söylüyor aslında, "o da bilinmiyor" dediğimiz noktalar için. Ben Rodin'in durumunun zor olduğuna inanmazken, üstelik Camille bile heykelde bunu böyle betimlemiş. Zorla uzaklaşmaya çalışan, uzaklaştırılan veya uzaklaşmak zorunda kalan bir adam gibi...
Ben olsam, Rodin'in ölümüne sahip çıkmazdım. Yaşayanlar sonradan "etik değeri" ölçüp biçip dursunlar:)
Bu hikayede beni asıl öfkelendirip, inciten şey, "ölünceye dek heykel yapmak istiyorum” diyen Camille'in hayatının son 30 yılında annesi ve Rodin işbirliği ile kapatıldığı o akıl hastanesinde heykel yapmasına izin verilmemesi. En büyük acı bu!
"Erkekler" ve "erkeklik"... İkisinin arasındaki ilinti üzerine ne çok şey yazılabilir...
YanıtlaSilSevgili Kaçak,
YanıtlaSilBugün daha iyiyim:)
Metin Bey,
YanıtlaSilBuraya sığmaz tamam, ama en azından minicik bir bölümünden bahsetseniz başlamışken. Yoksa hiç mi başlamamalıydı:)