20.03.2009

Kuğu


Budi Gölü üzerinde kuğu avlıyorlardı. Hem de gaddarcasına. Kayıklarla gizli gizli yaklaşıyor, sonra birden son hızla küreğe asılıyorlardı. Kuğular tıpkı albatroslar gibi, uçuş durumuna kolayca geçemezler; önce, su yüzeyinde kaya kaya uçmak zorundadırlar. Uçuşun başlangıcında koca kanatlarını çok zor kaldırabilirler. Böylece hemen yakalanır ve kalın sopalarla da işleri oracıkta bitirilir.

Bana öyle bir kuğu getirdiler ki, canlıdan çok ölüye benziyordu. Dünyada eşi bulunmayan bu kuş türünün en güzellerinden, siyah boyunlu kuğulardandı: Kar beyazı bir karın ve siyah ipekliye bürünmüş bir boyun, turuncu bir gaga, kırmızı gözler.

Bu olay, Puerta Saavedra'da denize yakın bir yerde geçiyordu.

Bana verdiklerinde yarı-ölü durumdaydı gerçekten. Yaralarını temizledim ve boğazına küçücük ekmek ve balık kırıntıları tıkıştırdım. Yediği her şeyi çıkarıyordu. Bununla birlikte yavaş yavaş yara berelerinden kurtulmaya, benim kendisinin dostu olduğumu anlamaya başladı. Ve ben de onun sıla özleminden kıvrandığını görüyordum giderek. Bunun üzerine, bir gün koca kuşu kollarımın arasına alıp caddelerden geçerek ırmağa götürdüm. Benim biraz uzağımda yüzüyordu. Avlanmasını çok istiyor, ona dipteki çakılları, üstünde güneyin gümüş rengi balıklarının kayarcasına ilerlediği kumu işaret ediyordum. Onun bakışlarıysa ta uzaklardaydı.

Böylece her gün, yaklaşık yirmi gün boyunca, onu ırmağa götürüp getirdim. Kuğu neredeyse benim boyumdaydı. Bir öğle sonrası, yine oldukça dalgındı, yanımda yüzmeyi sürdürüyor, yeniden avlamayı öğretmek istediğim sivri sıçanlarla ilgilenmiyordu bile... Çok sakindi o gün; eve götürmek için yeniden kollarımın arasına aldım. Onu göğsümün hizasına getirerek tuttuğumda, bir şeridin, kol genişliğinde siyah bir hortumun, yüzümü hafifçe yalayarak yuvarlandığını hissettim. Bu, onun yılan gibi kıvrılarak düşen uzun boynuydu.


Böylece öğrendim ki, kuğular üzüntüden öldüklerinde, öldüklerini hiç belli etmiyorlardı...


Pablo Neruda
"Yaşadığımı İtiraf Ediyorum"
Çev: Ahmet Arpad

5 yorum:

  1. Ne güzel insandır şu Neruda!

    YanıtlaSil
  2. ...Ve sıra, fillerin ve kedilerin hikâyesindedir...

    YanıtlaSil
  3. Bu güzel insan, söz konusu kitabında özgeçmişini öyle etkileyici anlatır ki; büyük bir şair ustalığı, ozan inceliği, kocaman bir çocuğun içtenliği ve tevazusu ile...Hazır erik ağaçları açmışken bir bölüm daha alıntılayasım geldi;

    "Cautin'de yaz kavurucudur. Gökyüzünü yakar, buğdayları da. Her yan büyük bir uyuşukluk içindedir. Buranın evleri yaz mevsimine göre yapılmamıştır; kışa da elverişli değildir. Dışarı çıkıp, tarlaların arasında yürüyorum, yürüyorum. Bazen yolumu şaşırıyorum. Tek başımayım, cebim, topladığım böceklerle dolu. Elimde salladığım teneke kutuda biraz önce tuttuğum tüylü bir örümcek var. Yukarda gökyüzü görünmüyor artık. Ormanın içlerindeyim. Her yan ıslak, arada sırada ayağı kayıyor. Birden bir kuş bağırması. Chucao kuşunun haykırması bu. Balta girmemiş ormanda, devlerin arasında bir cüce gibi görüyorum kendimi. Başımın üzerinden bir güvercin uçuyor, dallardaki bir sürü kuş gülerek, benimle alay ediyor. Hava kararıyor. Evin yolunu zor buluyorum.


    Babam henüz gelmemiş. Gecenin geç saatlerinde döner. Yukarı odama çıkıyorum. Salgari'yi okuyorum. Yağmur başlıyor, bardaktan boşanırcasma. Birden her yanı gecenin karanlığı ve yağmur dolduruyor. Ben burada yalnızım ve hesap defterimi mısralarla dolduruyorum. Ertesi sabah erkenden kalkıyorum. Erikler artık yeşil. Tepelere doğru koşuyorum. Yanıma bir paket tuz aldım. Bir ağaca tırmanıp, dalların arasına oturuyorum. Dikkatle bir eriği ısırıyorum üzerine biraz tuz ekmek gerekli. Sonra ağzıma atıyorum. Yüzlerce erik yerdim belki..."

    YanıtlaSil
  4. "İl Postino"yu seyretmeli!..

    YanıtlaSil