6.08.2009

Şiir. Yeniden...



dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar!
falları grafiklerde bakılanlar siz de işitin!
külden martı doğuran odalıklar
ve kâhyalar
kara pıhtıyla damgalanmış veznelerde dili
şehvetsiz çilingirler, yaltak çerçiler
celepler ki sıvışık, natırlar ki nadan
ey hayat rengini sazendelik sanan
yırtlaz kalabalık!
dinleyin bendeki kırgın ikindiyi
hepiniz kulak verin!


güneşin
koskoca beldeye suskunluk yaygısını serdiği
yazlar yok
yok artık altında suskun yolları saklı tutan
karla örtülmüş kırların kışı
gitti giden yerine gelmedi başka biri
orada
duyumsatmadı kendini hiçlik bile
belli ki son yüzyılımız göğsümüzden
varla yok harman eden sesi uçursak
diye bize verildi
yetti bir yüzyıl böceklerde ve otlarda
soluyuş izlerimiz silmek için
ne yesek
lokmaya vurulur gibi değil
yuduma gelmiyor içtiklerimiz
dernekler toplanıyor dışta tutmak için
kanat vuruşlarını yumuşak kılan etkeni
utançlı sessizliği tanımaz kalemlerle
kapanıyor bilanço


top mermisi, kör testere
defalarca boyanmış çaput parçaları
sıkıştırdık günlerimiz arasına ki
serazat kahkahalar atalım
yapmacıktan nefretimiz
sebep olsun kavgamıza
bekleyiş arzından kovsunlar bizi
ne Yemen biraz öncemiz diyelim
ne biraz sonramız Meksika.


canı pek bir dünya son yüzyılda yaşadığımız
yüzü perdahla kavi, peçesi paramparça
üstü başı kükürtlü bu dünyadan
kancıklık
sıçradı çevirdiğimiz sayfalara
artık kimse bize haber vermeyecek
hemen şu tepenin ardında
saldırmaya hazır ve müsellâh
bir düşman taburu durduğunu
çünkü gerçekten yok
böyle bir ordu
bir düşmanımız kaldı
kendi
dudaklarımız
arasında.


biliyoruz günden güne çopurlaşan yer yuvarlağında
bizleri yan çizen birer hemşehri haline sokan nedir
çırpını çırpını giden atlardan indik
girmek için patavatsız yurttaşlar sırasına
zihnimiz acizlerin şikâyeti sığacak kadar
kanırtılırken ses etmedik
öcümüz alınacak korkusuyla irkildik
kaldıysa bir soru içimizde
o da bir şey:
nerdedir yerle gök arasındaki ulak
nerde biz?


kimseden bir işaret gelmeyecek
bir melek kimsenin alnını sıvazlamasa
söylemez kimse size dünyadaki ömrü boyunca
hiç bir insana yan bakışı olmayan kimdi
kimdi yan gözle bakmadı kır çiçeklerine bile
öğretmek için cephe nedir
kıyam etti
torunu kucağında
dönünce bütün gövdesiyle döndü
bir bu anlaşılsaydı son yüzyılda
bir bilinebilseydi
nedir veçhe.


dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar!
sıyırın kahkaha sırçasını cildinizden
omzunuzdan vaveylâ heybesini atın
boşa çıksın reislerin, kâhinlerin, şairlerin kuvveti
güler yüzlü olmak neydi onu hatırlayın
neydi söğüt gölgesinde gülümsemek
ağız dolusu gülmeden taşlıkta.


İ. Özel



Şiire ve tam da o bir kaç mısrasına takılıp kaldım. Sanırım dün geceydi...

Kır çiçeklerine bile yan gözle bakmayan, dönünce bütün gövdesiyle yönelen o inceliği, duyarlığı, derinliği istiyorum ben. Ama farkındayım. Bulunduğum yer oraya, -belki de- ait olduğum o yere çok uzakta, çok...


22 yorum:

  1. Şu şiir, çok tehlikeli bir olay. Büyük laflar ettiriyor insana. Sonra, etkisi geçince yamuluyorsun işte böyle. Hoops! Kızım otur oturduğun yerde, etin ne budun ne! Diyorsun:)

    YanıtlaSil
  2. sisede durdugu gibi durmuyor meret....

    YanıtlaSil
  3. şiirkolik(lik) ve müzik koması....

    pembe sevdanın kokteyli.

    YanıtlaSil
  4. İsmet Özel'in "Naat"ı, Sezai Karakoç'un "Ey Sevgili"si, Nurullah Genç'in "Yağmur"u modern dönemde yazılmış en etkileyici naatlardandır. Peygamber sevgisiyle yazılmış olan bu kasideler, Fuzuli, Muhibbi ve diğer klasik şairlerimizden tevarüs edilen geleneği sürdürmektedirler.

    Özel'in Naat'ı cidden çok etkileyici. Bizler, evet, bir insanın başka bir insana bütün vücuduyla dönüp onunla ilgilenmesini anlayacak inceliklerden gittikçe uzaklaştık. Birbirimizle ilgilenme biçimimiz, sözlerimizin havada uçuşması, nezaketsizliklerimiz, kavga gürültü arasında savurduğumuz nice söz.. Galiba bu nezaketimizi kaybettiğimiz için gittikçe kaba saba insanlar olarak bankalarda, avmlerde, havalimanlarında, borsada, caddelerde, plastik torbalar içinde, mekanik tuşlara dokunarak, şifreler girerek ve gözlerimiz ekranlara kilitlenmiş bir şekilde tüketmiş olacağız şu garip ömürlerimizi..

    YanıtlaSil
  5. soyle ki, bir ismet ozel kitabim dahi olmadi ama su nette okuduklarimdan bile nasil etkili sozler vuruyor bu adam,,, tam soylemek isteyecegine, ince noktana dokunabiliyor.

    aha zeynep, senin astigin siirin son iki misrai mesela:

    "neydi söğüt gölgesinde gülümsemek
    ağız dolusu gülmeden taşlıkta. "

    garip gelebilir belki ama iste boyle seyler gorunce dimdirekt okumak istemiyorum bu adami. yani yavas yavas zamanli zamansiz karsima cikmasi daha bir guzel gibi geliyor bana.

    YanıtlaSil
  6. gülmeyi unutmak kadar, ağlamayı unutmak da var, topyekun hissizlik desek, olanı şöyle betimliyorum bazen, potansiyel olarak imajı ve onun imkanlarını keşfettik, kendi kendini doğuran ama bizi yüzeyine, kılıfına hapseden cazip imajlar...
    ağlamak demişken, rembetikonun soundtrackine buradan ulaşabilirsiniz:
    http://goncafem.wordpress.com/2009/01/11/rembetiko-soundtrack/

    YanıtlaSil
  7. Evet, dönüp dolaşıp, zamanlı zamansız akla takılmalı. Mesela, şu mısralardaki başdöndürücü öneri;

    "omzunuzdan vaveylâ heybesini atın
    boşa çıksın reislerin, kâhinlerin, şairlerin kuvveti"

    Boşa çıksın, çıksın...

    YanıtlaSil
  8. Diyom ki, bi ara bi film anlatsanız da, ben de ötsem!
    Nassı olur?
    :P

    YanıtlaSil
  9. Kesinlikle film izlemeliyim. Tabii önce popomun üstüne oturmam gerekiyor bunun için. En zoru bu zaten. Hatta bilmem kaç defa izlediğim bir film olmalı sonra bu. İçinde beni çekim çekim çeken bir esas oğlan olmalı. Tamam esas kız da olabilir. Beni o bir kaç saat hareketsiz bırakabilecek bir yönetmen olmalı. Sonra da evet buraya çala klavye dalıp çiziktirmeliyim. Bir söz var hani "oynayamayan gelin yerim dar dermiş". O gibi oldu benimki.

    Hepsi bir yana, beni böyle güzel dürtükleyen, sinefil bir hatun olunca... Farz oldu farz!

    :)

    YanıtlaSil
  10. Şiir benim hayatımda hem kötüyken hem de huzurluyken iyi gidiyor, onarıyor.

    YanıtlaSil
  11. Hoşgeldin Ebru,

    Evet bana da her durumda iyi geliyor şiir. Hatta şiirden nefret ettiğim zamanlarda bile. Derrida'nın kirpisi gibi bazen okları içime içime batsa da vazgeçemiyorum. Sayfandaki Arif damar şiiri gibi kanatsa bile...

    YanıtlaSil
  12. şair ne demiş
    ne diyorsunuz siz?
    nerdedir yerle gök arasındaki ulak
    nerde biz?

    YanıtlaSil
  13. Valla ben bu "şiirden nefret ettiğim zamanlar" lakırdısına takıldım ha! Benim bildiğim Zeynep Hanım şiirden nefret etmez, edemez, edebilemez!

    YanıtlaSil
  14. Sevgili Hafif Abi'm. Hoşgeldiniz! Bakın şimdi, hay allah, sizi burada gördüğüm için çok heyecanlandım.

    Şimdi efendim, "zamanlar" dediğime bakmayınız. Kısacık an'lar bunlar. Hatta ölçüye tartıya bile gelemeyecek kadar kısacık an'lar.

    YanıtlaSil
  15. Hımmm, öyle olsa bile size yakışmaz Zeynep Hanım kızım. Şiir ve siz, ayrılmaz bir ikilisiniz.

    YanıtlaSil
  16. Afedersiniz ben bu şiirden birşey anlamadım.Öyle uzun ki..Ve öylesi ard arda gereksiz kelime lafazanlığı var ki..Bilemem,herkesin şiir zeki çooook farklı demek..Ah Nazım Hikmet.. :))

    YanıtlaSil
  17. Çok fazla abartılı geldi bana :)Gerçekten defalarca okudum.Anlamadım yaaa.Allah Allah ..!

    YanıtlaSil
  18. Zapere,

    Boşver. Anlamak zorunda değilsin. Ama yok anlayacam diye kasıyorsan, aynı şairin "şiir okuma klavuzu" var. Ben okumadım (komik geliyor) ama öyle duydum:)

    YanıtlaSil
  19. Bence şair kasmış kendisini..Ben kasmam,kasnak mıyım kuzum ben? :))

    YanıtlaSil
  20. Zapere evet kasmayalım kendimizi, zira bir şiir demek ki 8 milyon farklı şey hissettiriyor:)

    Ama yine de söyleyeyim ben ya, bu şiir akıyor bende, sular seller gibi. Bıkıp usanmıyorum, yorulmuyorum okurken.

    YanıtlaSil
  21. Peki şiir ne söylüyor kısaca bana da özetler misiniz? En azından sizin cephenizden size anlattığı şey nedir bu şiirin?(Bir açık oturumda şiirin şairinin genel ve siyasi konulardaki düşüncelerini duyduğumda televizyonu kapattığımı söylemeliyim..)

    YanıtlaSil