23.10.2009

La Fille Sur Le Pont




köprü

nehir

adéle

gabor

bıçak

sızı

iz...

11 yorum:

  1. kesik

    sızının sızısı

    sessizlik...

    YanıtlaSil
  2. Zeynepcim,
    Duymuştum filmi, görmemiştim. Sayende aradım, başka bir klipte -fragman gibiydi- Leonard Cohen'den bir şarkı eşliğinde seyrettim. Filme adını veren köprülerden birisi, İstanbul'da imiş meğer!
    Ve bu sahne! Üfff!
    :))

    YanıtlaSil
  3. Ekmekçikızcım, güzel filmdir bu. Romantik, komedi, dram, yol vs. hiçbir etiketi haketmeyen, dibine kadar aşk filmi. Videodaki de bugüne kadar izlediğim en etkileyici sevişme sahnesidir. Üstelik zaten, esas oğlanla esas kızı arasında hiç öpüşme sahnesi olmayan bir aşk filmidir aynı zamanda.

    Müzik seçimleri harika evet. Yukarıdaki Marianne Faithfull şarkısından, Brenda Lee'nin "I'm sorry"sine, filmin geçtiği yerlerin müziklerine kadar. İstanbul'dan da geçiyor film. hatta Seine nehrinde bir köprüde başlayıp, Galata Köprüsünde bitiyor. Ama bu son, başa yeni dönmek gibi...

    Bir de unutmadan ekleyim, Daniel Auteuil’in oyunculuğuna hayran kalmıştım, ama Vanessa'ya sinir olurum her daim. Jonny yüzünden. Hayır şu çirkin şey için benim kalbimi kırmasına değer miydi? Hehe.

    YanıtlaSil
  4. :P
    Ha-yır!!!
    Kat-tiyen değmezdi!
    Kendi bilir, biz yolumuza devam ediyoruz. :))
    Fakat, itiraf edeyim aklımdan şu geçti:
    Acaba, Johnny hakkında yazacaktı da Zeynep, yanından mı geçti Vanessa'nın diye...
    :))
    Filme gelince, bulup seyretmeli.

    YanıtlaSil
  5. Yok kafaya estiler ve filmleri karıştırmaya başladım gecenin bir yarısı. Sonra bu filme takıldı gözüm. Yukardaki gibi kelimeler sayıkladım. Değilse Vanessa'yı görmek istemezdim. Jonny beni yazsın ayrıca. Hıh!:)

    YanıtlaSil
  6. İ. Tatlı ses anlatmıştı bir gazetede:
    -"Babam anamın kafasını taş kanattı,anam ağlıyordu, babam anamın ağladığını görünce, anamın kafasını kollarının arasına,tam kalbinin üstüne koydu, (bağrına bastı). Biraz öyle durduktan sonra domates salçasını kafanın kanayan yerine sürdü (eskiden öyle yaparlardı yaraya). Anamın başını tekrar göğsüne yasladı...
    İşte gerçek aşk budur"

    1-Bu klipte, aşk var mıdır?
    2-Bu klipte aşk varsa, bıçağı kadının göğsüne sapla-ma-mak mıdır, yoksa bıçaklardan çerçeve içine alınan kalbin ortasına sapladığı görünmeyen birşey mi vardır?

    (Memleket meselesi halt karıştırmış)

    YanıtlaSil
  7. "taş ile vurarak kanattı" olacaktı

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Zihni(bu hitabı iki kelimeyle bitirmekte feci zorlandığımı söylemeliyim. Ama verilmiş ve elbette tutulacak biz söz var ortada:),

    1- Bu klip, bu sahne, bu film baştan sona aşk. Aşk kesilmiş.

    2-Bu klipteki aşk, adamın bıçağı kadının göğsüne sapla-ma-masından çok, kadının bıçağın saplanma olasılığı karşısındaki duruşudur. Bu "duruş", şu şimdilerde moda olan anlamında değil tabii. Çok önce, görünmeyen o yere saplanan bıçağın verdiği bir çeşit delilik halinden mülhem güven, cesaret, teslimiyet... Aşk için söylenen sözler, genellikle sonunda ne kadar aciz ve saçma hissediyorlar kendilerini. Eyvah!

    (Ek madde),

    3- Ayrıca, "şiir" yer almayan postlarıma yaptığınız yorumlarda bir şey var. Nasıl anlatsam... Naif bir sitem, hatta çok ince ve şık bir öfke. Ne bileyim. His işte:)

    YanıtlaSil
  9. Sevgili Zeynep,
    Sondan başlayayım:

    Muhalefetteyken elimde felsefe kılıcı, iktidardayken yakamda bir tutam gül ve elimde orak-çekiç... (üretkenlik ve sevecenlik)

    Şiir ve müzikte muhalefet olmaz, olmamalı da...

    Ha "sitem ve öfke" dedin de,
    "köşker sevdiği gönü yere çalarmış":)) ve köşker ayakkabı ve çantaların yırtılan yeriyle ilgilenirmiş bir de:)
    ve
    Böyle metalik aşkları hiç anlamıyorum. Bir çeşit kölelikten de öte birşey olmalı. Burada kutsanan aşk mıdır yoksa aşkın durduğu yürek mi?
    Eli bıçaklı cellat da durumun bir parçası.
    Ataol Behramoğlu'n dediği gibi, bu cellat bıçağı "fırlattıkça tükenen bir adam Ve bıçakların arasında kıvrandıkça küçülen bir kadın.

    Sakın ha, böyle aşklara vergi ödemeyesin:)
    Varsın sana vergi kaçakçısı desinler, günahını bu yana at:)

    Cellat uyandı yatağında bir gece

    ‘tanrım’ dedi ‘Bu ne zor bilmece:

    Öldürdükçe çoğalıyor adamlar

    Ben tükenmekteyim öldürdükçe…


    Ataol Behramoğlu

    Bir fark var ki burada aşık çoğalmak yerine, biat ediyor. /Aşk muhalfeti

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Zihni,

    Bu "metalik aşk" gösterimimin vergisi -ki siz mısraların düğmesine basmışsınız zaten-, yine şiir olacak. Söz. En kısa zamanda yakama yapışan uykularıma kadar giren bir hatta belki daha da birden çok şiir bulurum elbette:)

    YanıtlaSil